DAVRANIŞLARDA BİYOLOJİK YAKLAŞIM
Hiç merak ettiniz mi? Arkadaşlar!
Sosyal yaşam içerisinde ki davranışlarımız nasıl gerçekleşiyor?
Bazen güleriz, bazen ağlarız.........neden ?
Bazen seviniriz, bazen üzülürüz.......neden?
Bazen yürürüz, bazen koşarız.........neden?
..........
Tüm hayatımızı etkileyen ve çeşitli davranışlarda bulunmamızı sağlayan biyolojik yapılarımız içinde ki sistem nasıl çalışıyor, nelerden etkileniyor, hiç düşündünüz mü ?
Zihinsel, ruhsal ve bedensel bütünlüğümüzü etkileyen hisler, duygular, inançlar ve yargılarımız nasıl meydana geliyor?
Bazen çok olumlu duygulara sahip olup evrene pozitif enerji, bazen de çok olumsuz duygulara sahip olup evrene negatif enerji yayıyoruz bu durum nasıl gerçekleşiyor ?
Gerçek olan bir şey var ki!
Biyolojik yapımız ve bu yapıyı tanıyıp kullana bilme becerimiz tüm hayatımızın merkezini oluşturuyor. Olumlu kullanırsak mutlu, olumsuz kullanırsak mutsuzluk reçetemizi elimize veriyor.
"Ne düşünürsek o oluyoruz"
Davranışlarımızın Biyolojik temellerini oluşturan sinir sistemi ve iç salgı bezlerinin yapı ve işleyişinin davranışlarımızı nasıl etkilediğine bir göz atalım.
Biyolojik yaklaşımı iyi anlayabilmemiz için; masa üzerinde bulunan bir bardak suyu içmek isteyen birinin hangi işlemleri gerçekleştirmesi gerekiyor? Bir bakalım!
1.Su gereksinmesi olduğunun farkına varması.
2.Su bardağını ve içindeki suyu tanıması.
3.Bulunduğu sosyal ortam içerisinde suyu içmesinin normal davranış olduğuna karar vermesi.
4. Eli su bardağına uzanırken, bardakla eli arasındaki sürekli olarak kısalan mesafeyi, geri-bildirim sürecinden yararlanarak, doğru algılaması ve bardağı yakalayabilmesi,
5. Bardağı yakalayan elin belirli bir kuvvet derecesinde kavraması,
6. Elin kavradığı bardağın ağıza uygun hız ve mesafede getirilmesi,
7. Ağızın açılışıyla bardağın dudaklara dokunuşu arasında,
8. Yutkunma davranışının hızıyla ağıza giren suyun miktarı arasında,
9. Yutkunma davranışıyla nefes alama davranışı arasında,
10. Ağıza girmesi istenilen su miktarı ile bardağın ağızla oluşturduğu açı arasında ve buna benzer yüzlerce davranışsal ve algısal süreç arasında dengeleme ve işbirliği (koordinasyon) yapabilmesi gerekiyor. (Doğan CÜCELOĞLU İnsan ve Davranışı Kit.)
Böyle basit bir davranışın altında yatan binlerce sinirsel süreç, saniyenin binde hatta milyonda biri kadar ufak birimlerle ifade edilebilen kısa bir zaman süreci içinde sinir sisteminde gerçekleşiyor.
İnsan Sinir sisteminin yapısı ve işlevleri;
Bedenimizin her yerine yayılmış olan ve her birimi bir biriyle ilişki halinde bulunan bir elektiriksel ve kimyasal iletişim ağıdır. Sinir sistemimizi oluşturan temel birim ise nöron adı verilen sinir hücreleridir.
Nöron Sinir hücreleri;
Sinir sistemimizin bir barçası olan insan beyninde yaklaşık 13 milyar kadar nöron sinir hücresi bulunmaktadır. İnsan beyninin ortalama ağırlığı 1.5 kilo civarındadır.
Sinir sistemimiz içerisinde iki tür hücrenin bulunduğu bilim adamları tarafından ortaya konmuştur. Organizma içerisinde gerçekleşen her türlü işlemin içerisinde nöron hücreleri bulunmaktadır. Duyu organlarımız tarafından alınan mesajların ve onlara verilen tepkilerin gerçekleşmesi gibi kalbin ve midenin çalışması ile ilgili işlevleri de yürütürler.
Davranışlarımızı bire bir etkileyen nöron sinir hücreleri öğrenme, hatırlama, düşünme, algılama gibi bilişsel davranışları da içeren her türlü davranışların temelinde bulunur.
Diğer bir sinir hücresi de Glia adı verilen hücredir. Bu hücre ile ilgili işlevleri konusunda nöron hücrelerini besleyici ve destekleyici olarak bilinmektedir.
Sinir sisteminde var olan hücrelerin tümüyle doğarız. Nöron hücresinin ölmesi durumunda yerine yenisi gelmez ve beynin ağırlık kazanması nöronların, glia hücrelerinin büyümesinden ve aralarında bağlantı kurulmasından ileri gelir.Temel işlevleri duyusal alıcılar diğer nöronlar ve kaslarla iletişim kurmak olduğundan, nöronun yapısı bedendeki diğer hücrelerin yapısından farklıdır.
Sinir sistemlerimizi oluşturan nüron hücreleri biçimleri ne olursa olsun üç kısımdan oluşur. Hücre gövdesi,dendritler ve akson.
Hücre gövdesi;
Hücre çekirdeği, hücre sıvısı ve hücre zarından oluşur. Hücre sıvısı pelte yapısını andırır ve hücrenin yaşamasını temin eden besleyici maddeleri içerir. Hücre zarı hücrenin sınırlarını belirleyen bir deri işlevini görür. Hücre çekirdeği hücrenin nasıl büyüyeceğini ve büyüyünce ne biçim alacağını belirleyen kromozomlar ve genleri içerir.
Hücre gövdesini ağaç dallarına veya ellerin parmaklarına benzeyen dendrit adı verilen uzantılar çevreler.
Akson, hücre gövdesinden çıkarak uzanan bir kuyruğu andırır. Aksonun boyu gördüğü işleve bağlı olarak milimetreden daha küçük veya metreden daha büyük olabilir. Bazı nöronların aksonları miyelin kılıfıyla kaplıdır. Miyelin kılıfı sinir akımının daha süratli olarak akson üzerinden iletilmesini sağlar. Akson uçlarında uç fırça diyebileceğimiz çalı görünümünde bir kısım vardır. Uç fırça sinaptik birleşim yerlerinde biter. Uç fırçalarda sinaptik kesecikler vardır. Sinaptik keseciklerin içlerinde sinirsel aktarıcılar adı verilen kimyasal maddeler bulunur. Bu kimyasal maddeler sinirsel akımın bir nörondan diğer bir nörona aktarılmasında işlev görürler. Sinaps adı verilen bu birleşme yerlerinde sinirsel akım bir nöronun aksonundan bir başka nöronun dendritlerine ulaşır.
Nöron hücre gruplaşması;
Getirici, götürücü ve birleştirici guruplaşma özelliği gösterirler. Hücre gövdeleri gözde, kulakta, deride ve diğer duyu organlarında oluşan fiziksel enerjiyi sinirsel enerjiye çevirdikten sonra beyine getirirler. Ondan dolayı bu gruplara getirici gruplar adı verilir. Götürücü gruplar beyinde ve omurilikte oluşan mesajları kaslara ve iç salgı bezlerine götürürler. Getiriciler dış dünyayı algılamamıza, götürücüler ise algıladığımız dünyaya tepkide bulunmamıza olanak sağlarlar.
Sinir sistemini oluşturan beyin kısmımızda arka beyin, orta beyin, ön beyin olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır.
Beyin kısmımızın işlevi, duyu organlarımızdan gelen mesajları değerlendirme, anlamlandırma, kodlama, kaydetme ve dış dünyaya tepki verme işlevi için emirler gönderme sürecini sürdürür. Vücudumuzun emir komuta merkezi olarak görev görür. Aynı zamanda salgı bezlerimize de mesajlar gönderir.
İç salgı bezleri;
Vücudumuzda kanallı ve kanalsız bezler olmak üzere iki tür salgı bezi bulunur. Kanallı bezler, ağızda salya oluşması, gözde yaş akması, terleme durumları kanallı bezler tarafından yürütülür.
Kanalsız bezler,
Hiç bir kanal aracılığı olmadan salgılarını doğrudan kana boşaltan bezleri oluşturur. İç salgı bezlerinin salgılarına hormon adı verilir ve davranışlarımızı önemli derecede etkiler. Hormonlar kan yoluyla iç organlara, diğer salgı bezlerine, merkezi sinir sisteminin belirli bölgelerine gider. Hormonun türü ve gittiği yere göre beden değişik tepkiler verir.
Hipofiz Bezler;
Hipofiz bezine, iç salgı bezlerinin orkestra şefi adı verilir. Hipotalamus yakınında yer alan hipofiz bezi, hipotalamusun denetimi altındadır ve çok sayıda hormon üretir. Bu hormonların bazıları salgı bezleriyle ilgili olmayan dokuları, bazıları ise diğer iç salgı bezlerini etkiler.
Tiroid Bezi;
Boğazda nefes borusunun ön kısmında bulunan tiroid bezi tiroksin adı verilen bir hormon üretir.Tiroksin bedenin metabolizmasını etkiler, oksijen kullanımını ve dolayısıyla vücut ısısını arttırır.
Adrenal/Böbrek Üstü Bezi;
Böbreklerin üst kısmında adrenal bezleri bulunur ve bir çok hormon üretir. Davranışlarımızı etkileyen önemli hormondan biri kortizol hormonu. Karaciğerdeki depolanmış şekerin serbest bırakılmasını sağlar, böylece vücut anında gerekli enerji kaynağına sahip olur. Adrenal bezleri androjen ve estrojen adı verilen cinsiyet hormonlarını da üretirler. Erkeklerde androjen kadınlarda estrojen hormonu baskındır. Farklı durumlar oluşursa görünüşlerde ve davranışlarda farklılıklar ortaya çıkar.
İç salgı bezleri;
Vücudumuzda kanallı ve kanalsız bezler olmak üzere iki tür salgı bezi bulunur. Kanallı bezler, ağızda salya oluşması, gözde yaş akması, terleme durumları kanallı bezler tarafından yürütülür.
Kanalsız bezler,
Hiç bir kanal aracılığı olmadan salgılarını doğrudan kana boşaltan bezleri oluşturur. İç salgı bezlerinin salgılarına hormon adı verilir ve davranışlarımızı önemli derecede etkiler. Hormonlar kan yoluyla iç organlara, diğer salgı bezlerine, merkezi sinir sisteminin belirli bölgelerine gider. Hormonun türü ve gittiği yere göre beden değişik tepkiler verir.
Hipofiz Bezler;
Hipofiz bezine, iç salgı bezlerinin orkestra şefi adı verilir. Hipotalamus yakınında yer alan hipofiz bezi, hipotalamusun denetimi altındadır ve çok sayıda hormon üretir. Bu hormonların bazıları salgı bezleriyle ilgili olmayan dokuları, bazıları ise diğer iç salgı bezlerini etkiler.
Tiroid Bezi;
Boğazda nefes borusunun ön kısmında bulunan tiroid bezi tiroksin adı verilen bir hormon üretir.Tiroksin bedenin metabolizmasını etkiler, oksijen kullanımını ve dolayısıyla vücut ısısını arttırır.
Adrenal/Böbrek Üstü Bezi;
Böbreklerin üst kısmında adrenal bezleri bulunur ve bir çok hormon üretir. Davranışlarımızı etkileyen önemli hormondan biri kortizol hormonu. Karaciğerdeki depolanmış şekerin serbest bırakılmasını sağlar, böylece vücut anında gerekli enerji kaynağına sahip olur. Adrenal bezleri androjen ve estrojen adı verilen cinsiyet hormonlarını da üretirler. Erkeklerde androjen kadınlarda estrojen hormonu baskındır. Farklı durumlar oluşursa görünüşlerde ve davranışlarda farklılıklar ortaya çıkar.



Yorumlar
Yorum Gönder